İngiltere, İspanya ve İtalya liglerinden 12 takımın birleşerek oluşturduğu ve spor kamuoyunda büyük tartışmalara neden olan Avrupa Süper Liginin, başta UEFA ve FIFA olmak üzere birçok kesimden büyük tepkiler aldığını ve ardından İngiltere Premier Liginden oluşuma katılan 6 takımın çekilmesinin sürece yeni bir boyut getirdiğini ifade eden akademisyen ve antrenör Selçuk Tarakcı, girişim için tam bir akıl tutulması ifadelerini kullandı.
Avrupa’nın önde gelen 12 kulübünün Avrupa Kulüpler Birliği’nden çekilerek oluşturduğu 'Avrupa Süper Ligi' hakkında değerlendirmelerde bulunan akademisyen ve antrenör Selçuk Tarakcı, söz konusu girişim için ”tam bir akıl tutulması” tanımlaması yaptı.
“BU KADAR MAÇA NASIL YETİŞECEKLER?”
İstanbul Aydın Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Selçuk Tarakcı, Avrupa Süper Ligi girişimi için ‘tam bir akıl tutulması’ tanımlaması yaptı. Tarakcı, “Her şeyi bir kenara bıraksak bile, söz gelimi İngiltere Premier Ligi takımları kendi liglerinde 38 maç oynuyorlar. Buna ek olarak 20 takımlı Avrupa Süper Liginin de, çift devreli olduğunu düşünecek olursak, bir o kadar maç da Avrupa Süper Ligi’nde olacak. Klopp, Guardiola, Mourinho gibi teknik direktörler şu anki mevcut düzende maç sayılarının fazlalığından şikâyet ederken böyle bir oluşumda futbolculardan nasıl bir verim beklenebilir?” diye konuştu.
“İŞ SİRK ŞOVUNA DÖNER”
UEFA ve FIFA gibi kuruluşlara rağmen düzenlenecek bir organizasyonun, futboldan çok giderek bir ‘sirk şovu’na döneceğini iddia eden Tarakcı, “Bu oluşuma girişenler, paranın kokusunu aldıkça bu işi yalnızca bir show business olarak görüp oyunu da futbol olmaktan çıkaracaklardır. Her şeye karar veren bu üst akıllar, ilerleyen dönemde takımlara; ‘Böyle oynayamazsınız daha fazla topa sahip olun’ gibi baskılar yapıp kendin pişir kendin ye modeline başlayamazlar mı? Takımları onlar seçti kimin değişip kimin ligde sabit kalacaklarına, hangi ülkeden kaç takımın kesin katılacağına karar veren bu üst akıllar takımlara ve oyunculara, oyun tarzına mı karışmayacaklar?” dedi.
“HER ŞEY İLK KULÜBÜN SATILMASIYLA BAŞLADI”
UEFA ve FIFA’nın organizasyonlarının her açıdan futbolun ruhunu okşarken ve adaletle sürdürülürken böyle bir oluşumun ortaya çıkmasının tek nedeninin “para” olduğunu ileri süren Tarakcı, “Aslında her şey ilk kulübün satılmasıyla başladı. Futbolun ruhuna aykırı giden ve doymak bilmez gözlerini yeşil sahalara diken kapitalizmin, dünyanın en popüler oyununun ruhuna saygı duymadığını düşünüyorum.
Çünkü bu oluşumun başını çeken Real Madrid Başkanı Florentino Perez, katılan kulüplere yıllık 300 milyon Pound gelir garanti ediyor. Bununla COVID-19 sürecinde mali kayıplara uğrayan kulüplerin bam teline basıyor. Üstüne bir de JP Morgan’ın desteğini alıyor. Kulüp sahiplerinin böyle bir organizasyonla sadece para düşündüğü çok açık” ifadelerini kullandı.
“FUTBOLCULARIN BU İŞLE İLGİSİ YOK”
Tarakcı, sözlerine şöyle devam etti:
“Aslında en rahatsız edici konu, UEFA ve FIFA’nın, bu oluşuma katılan takımların oyuncularının milli takımlarında oynayamayacağı yönündeki açıklaması oldu. Zira futbolcuların konuyla ilgisi yok. Asıl mesele kulüp sahipleri. Zaten onlar da uluslararası futbolu önemsemediklerini, bu oluşuma girmekle göstermiş oldular. Nitekim Florentino Perez ‘Kendi Dünya Kupamızı bile organize ederiz’ diyerek aslında işin ne kadar ütopik bir noktaya gidebileceğini göstermiş oldu. Ben şahsen kulüp bazında daha ağır yaptırımlar bekliyorum. Çünkü kulüp sahipleri, Monopoly oyunu oynar gibi hareket etmeye devam ettiği sürece ve normal şartlarda bu kadar etmeyecek futbolculara uçuk rakamlar ödeyerek, sırf rekabet adı altında para savurmaları sonucunda kaynaklarında açıklar oluşması nedeniyle böyle bir oluşuma başvurarak sadece kendilerini düşünüyorlar” şeklinde konuştu.
“FUTBOLUN İŞÇİLERİ FUTBOLU KURTARDI”
Tarakcı, son olarak İngiltere Premier Ligi’nden oluşuma katılan kulüplerin kamuoyu ve taraftar tepkileri sonucu oluşumdan çekilmesini, ‘futbolun işçileri futbolu kurtardı” diyerek şöyle yorumladı:
“Bu durum bize bazı sınırları aşmanın hala mümkün olmadığını tüm dünyanın gözleri önünde gösterdi. Futbolun asıl sahipleri olan taraftar ile siyasetçi, gazeteci ve futbolcuların birleşmesiyle ortaya çıkan güç; bir avuç para babasının ağır bir şekilde aşağılanmasına neden oldu. JP Morgan desteğini arkasına alarak sözde ‘sektöre daha fazla para girişi ve kalkınma’ adı altında yapılan bu oluşumda asıl amacın; ‘güçlü takımların artık zayıf takımlarla oynamayı istememesi’ olduğu futbolun asıl sahipleri tarafından açıkça bilinmekteydi. Aslında bu durum futbolun köklerine, oyunun kültürüne, gelişimine aykırılıktan başka bir şey değil. Hükümet ve taraftar baskısıyla bu oluşumun durdurulması gösterdi ki; futbolda hala son söz bu oyunun gerçek sahiplerine ait. Arsenal kulübü yaptığı açıklamada ‘Özür dileriz, hata yaptık’ diyerek, Chelsea taraftarları dün oynanan maç öncesi takım otobüsünü durdurarak ‘Chelsea’mizi geri istiyoruz’ sloganlarıyla maçın 15 dakika geç başlamasına neden olarak; yıllar boyu çok güçlü olan bu kulüpler, şu an yaşanılanlardan dolayı hiç olmadıkları kadar zayıf noktadalar. Bu işe kalkışan kulüp sahipleri, yatırımcılar ve başkanlar artık taraftarları ezip geçemeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Artık bu sporun tehdit edildiğinde taraftarlarla birlikte hükümetin de olaya müdahale edeceğini, son sözün yine FIFA ve UEFA’ya ait olacağını biliyorlar. Netice itibarıyla futbolun işçileri futbolu kurtardı.”