Takan'ın bugünkü yazısı şöyle:
Bir sabah uyanıyoruz, duyuyoruz ki; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu görevden alınmış….
Bir sabah kalkıyoruz, işitiyoruz ki; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu istifa etmiş…
İşte öyle!.. Klasik Ankara sabahlarından birini daha yaşadık dün… AKP eski Milletvekili Feyzi İşbaşaran, önceki gün (Pazar) gece saatlerinde Twitter hesabından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifa ettiğini, Tayyip Erdoğan’ın ise bakanlık için MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye iki isim önerdiğini iddia etti.
Neyse ki, İçişleri Bakanlığı dün sabah saatlerinde gecikmeden imdadımıza yetişti!. İçişleri Bakanlığı’nın Twitter hesabından yapılan açıklamada, “Bakanımız Sayın Süleyman Soylu başkanlığında bakanlığımızda, Güvenlik ve Koordinasyon Toplantısı gerçekleştiriliyor” denildi. Bir de fotoğraf karesi konuldu. Gördük ki; Ankara “Soylu istifa etti” iddiaları ile çalkalanırken toplantıya, bakan Soylu ile birlikte bakan yardımcıları Muhterem İnce, İsmail Çataklı, Tayyip Sabri Erdil ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Arif Çetin ile Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş katılmış. Böylece, tam kadro, “yıkılmadık ayaktayız”, “bakanlığın en ağır topları da bakan beyin arkasında duruyor” mesajı verildi…
Hal böyle olunca da cumartesi günü duyduğum önemli bir kulis haberini yazmak farz oldu!..
Baştan söyleyeyim de sonra beni bayat haberler yazmakla eleştirmeyin. Geride bıraktığımız hafta itibarıyla, başkent kulislerinde, “Bu hafta çok sıcak gelişmeler olabilir” beklentisi iyice yükseldi. Harareti, biraz da, YAŞ toplantısında alınması beklenen kararlar ile ilgili beklentilerde yükseltiyor. Ancak, her türlü kulisin odağında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu var. Sıra geldi bomba kulise;
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya çok yakın bir kaynakla yaptığım sohbette tek soru sordum;
“Süleyman Soylu ne yapacak, ne yapmayı düşünüyor?”
Kaynağım, “Ortada kaldı. Kendisi de ortada kaldığını düşünüyor” yanıtı verdi. “Nasıl yani” diye sormamı bile beklemeden makinalı tüfek gibi şunları sıraladı;
“Bakan beye kalsa istifa etmekte bir an bile tereddüt etmez. Benim bildiğim
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ‘istifa etsin’ mesajı göndermiş. 2 defa bu mesajı Binali Yıldırım beyin getirdiğini çok net biliyorum. Ama, bakan bey, bu duruma çok üzüldü. Sayın bakan, ‘Bana neden Binali Yıldırım mesaj getiriyor. Beyefendi istifamı istiyorsa bana neden kendisi doğrudan söylemiyor. Beyefendi yüzüme söylese hiçbir saniye beklemeden istifa ederim. Üstelik ben bunun bir tuzak olmadığını nereden bileyim. Binali bey benim muhatabım değil. Onun sözlerinin bende hiçbir hükmü yok. Binali beye inanıp istifa etsem sonra beyefendi de bana ben mi sana istifa et dedim dese ne olacak?.. Tuzak olup olmadığını nereden bileyim?.. Diğer taraftan da sayın Devlet Bahçeli, bana sormadan hiçbir hareket yapma. Sakın ha istifa etme mesajları gönderiyor. Ortada kaldım’ diyor.”
Şimdi sormak lazım;
Bu seviyede, devlet adamı olduğunu iddia eden bir siyasetçinin kendi kendine karar verme iradesi, yeteneği yok mu?..
“Durumu değerlendirdim, istifa etmem ülkem ve partim adına en hayırlısı olur” diyemez mi?..
Veya, “Bunlar da gelir geçer. Nasıl olsa unutulur. Kararımı verdim, görevimin başındayım” diyemez mi?..
Şu tuhaflığa bir bakın!.. Devlet kademesi ve dillerden düşürülmeyen “beka” kriterinde en kritik noktalardan birinde duran bakan için her gün ortalığa yeni bir iddia atılıyor. Ve o bakan saraydaki kendi alanını bile ilgilendiren toplantılara davet edilmiyor. Sonra sosyal medya hesaplarından fotoğraf verilerek devlet idare ediliyor!..
Bunun adı ne, biliyor musunuz?..
Reaya kültürü…
Yoğurt demedim!..
Reaya kültürü…
İlk defa duyanlar için “reaya”nın TDK sözlüğünden karşılığını yazayım;
“Bir padişahın ya da kralın yönetimi altında olan halk.”
“Reaya”, Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarından itibaren kullanılmaya başlanmıştır.
Ne acıdır ki, yaşananlar gösteriyor; hâlâ bu kültür devam ediyor!..
Sonuçları da böyle oluyor!..